29 Ağustos 2012 Çarşamba 11 yorum

Deichmann'dan Kiremit Rengi Çanta

Çanta aradığım zaman bulamıyorum. Ben de bulunca alayım dedim. Deichmann'da gördüğüm kiremit rengi çantanın hardalı ve yeşili de vardı. Tercihim kiremit oldu. Hardal solgun gösterdi, yeşilin de tonunu beğenmedim. Okul için de kullanışlı olabilecek bir çanta. Fiyatı 40 TL.






27 Ağustos 2012 Pazartesi 0 yorum

Harçlar Kaldırılmış!

Haber üniversite öğrencilerine. Çünkü mezunların harçlarını iade etmiyorlar... :) Gazete sitelerinde yorum kısmında iade talep edenler olmuş da, diyecek laf kalmıyor... 
Bülent Arınç Bakanlar Kurulu toplantısının ardında yaptığı açıklamayla harçların kaldırıldığını duyurdu. 

“Sayın başbakanımızın, bakanlarımızın imzaladığı kararnameyle bundan böyle birinci öğretimden katkı payı alınması, yani harçlar tamamen kaldırılmıştır. 2011-2012 öğretim yılı sayısı itibarıyla 1 milyon 524 bin 380 öğrenci bu harçların kaldırılmasından doğrudan istifade edecektir. Aynı şekilde açık öğretimden katkı paylarının alınmasına da son verilmiştir. Yine 2011-2012 eğitim-öğretim yılında 1 milyon 951 bin 494 öğrenci de bundan istifade etmiş olacaktır.”

Arınç'ın bu iletisinden sonra akla bir soru takılıyor. Bu soru şuanda tartışma konusu. Katkı payı ile öğrenim gideri arasındaki fark. 

İddia 1: Örgün öğretim ve açık öğretimin yatırdığı ücret katkı payı, ikinci öğretimlerin yatırdığı ücret öğrenim ücreti. Bu durumda Örgün ve açıköğretimin verdiği ücetin %100'ü kalkıyor. 

İddia 2: Örgün ve açıköğretimin yatırdığı ücretin %20'lik kısmı katkı payı, %80'lik kısmı öğrenim ücreti. Bu durumda %20'lik bir kar sözkonusu. 

Dilerim ki ilk durum olsun. Bu arada ikinci öğretimlerin harçlarının tamamen kaldırılması anlamsız olur. Nedenleri: 

İkinci öğretimin amaçları var. Şöyle ki, ikinci öğretim hem çalışıp hem de okumak isteyenlerin gece okuyup gündüzlerini okulda değerlendirebilmeleri için bir fırsat. Peki harç tamamen kaldırılırsa? O zaman aynı bölümün gündüz ve akşam eğitimleri arasında şöyle bir fark doğar; akşam okuluna (harç olmadığı için akşam okumak isteyenler oluşacağından) talep artar. İkinci öğretime talep artarsa ikinci öğretimin puanları yükselir. Bu durumda olumsuz etkilenenler hem çalışıp hem de okumak isteyenler olur. Ki mevcut durumda ikinci öğretimde okuyanlar zaten harçların daha fazla olduğunun farkında olarak tercihlerini yaptılar. İkinci öğretimin tamamen kaldırılması adalet değil adaletsizlik olur. Zaten daha düşük puanla girmek gibi bir avantajları var. Yani vakıf üniversitesi mantığı: düşük puan alan daha fazla para vererek daha düşük puanlı bir yerde okuma şansı elde ediyor. Parası olanın istediği bölümde okuması son derece adaletsiz. Puanı düşük olanlar istedikleri bölümde bedava okusunlar'ı savunmuyorum tabii ki. İnsanlar bunun için çok çaba sarfediyor. Yani amacı doğrultusunda, ikinci öğretim bedava olamaz. Bedava olursa puanları örgün öğretimden fazla olabilir. İkinci öğretimin anlamı kalmaz. Ancak örgün öğretim harcının gelirini gözden çıkaran hükümet, ikinci öğretimin verdiği çok yüksek harçları en azından yarı yarıya indirerek işe başlayabilir. Ve kaldırılırsa aynı bölümü iki farklı puanla okuyan öğrencilerin olması gibi bir adaletsizlik de doğuyor. Yani kalkarsa da en azından yeni başlayacaklar için geçerli olmalı.

Sonuç olarak, altında yatan amaç her ne olursa olsun, iki kuruşu bir araya getirmekte zorlanan, hatta ben de son ödeme günlerine harcı yetiştirmişliği olan biri olarak çok sayıda insan için bu gelişme çok önemli. Keşke olabilse ki çok rahat durumda olanlar katkıyı üstenebilsin. Ancak mümkün değil tabii, bedavacılık diye bir şey var. Umarım yüksek öğrenim için daha da iyi gelişmelerle karşılaşırız. Kalkan (veya düşen) harçlardan yararlanacaklara; (son senem de olsa) gözümüz aydın. :)
25 Ağustos 2012 Cumartesi 9 yorum

DIY: Ev Yapımı Avize

Bir işe kalkıştık, saatlerimizi aldı. Oysa dikiş sadece bir dikiş değildi... Olaylar şöyle gelişti:
Evde önceki kiracıdan kalma, ayakkabılığın yüksek bir dolabında bulunan çekme yaylar elimizde oyuncak oldu. Bakınız:
Bu çirkin alet ne işe yarar bilmiyorum. Ama biz değerlendirdik. 40 cm civarında bir şey. Aklımızda bir süredir yatan avize projesinin boynu olabileceğini düşündük. Elektrik bağlantısını kapatan hunik kutuyu ve yayı  sprey boya ile beyaza boyadık.

Elektrik bağlantısını yayın içinden geçirdik. Avizenin kumaş kısmını dik tutması için ahşap artıklarımızdan çıtalar kestik.

Sıra geldi dış kısmına. Bir süre sonra paylaşacağım ahşaptan yine ev yapımı olan şezlonglarımızın minderiden artan keten kumaştan dört parça dörtgen kestim. Küçük taraflar 30x30 büyük taraflar 48x30 oldu. Bu dördünü birleştirmeden önce ıvırzıvır bir sürü dikiş ayrıntısı oldu.


Kenarlara ütü izi yaratmak için bir milim içeriden çerçeve yaptım. İskeleti oluşturacak olan çıtaları geçirebileceğim boşluklar bırakarak dikişimi tamamladım. Sonuç:


Sana uzaktan bakmak, avizelerin en güzeli...

Yayın eşi de vardı. Onunla ne yapabilirim acaba?




24 Ağustos 2012 Cuma 0 yorum

Sarkıt Avize

Ben çok beğendim. Siz?


4 yorum

Trendyol Queen Bee Ayakkabıları

Gözüme güzel ayakkabılar çarptı. Fiyatlar uygun, 20 - 65 TL arası. Taba, camel ve yeşil olanlara bayıldım. Tam benim renklerim. Bir bakın bakalım.











23 Ağustos 2012 Perşembe 1 yorum

Bayram Tatili IN Bayram Gezmesi OUT


Her yıl her yıl aynı şeyler, farklılık olsun bu yıl dedik. Amasra'ya gidelim, gezelim, yüzelim... Ara tara, bütçeye göre bütün oteller, pansiyonlar, apartlar dolu. Biz de koskoca sekiz kişiyiz. İki buçuk aile. Akçakoca fikri çıktı. Bir vesile ile kalacak bir daire bulduk. Üç oda, bir salon, yaşam odalı bir mutfak; öylece serildik, hepimize yetti. Ankara'dan 3 saat sürüyormuş Akçakoca. Gri kumlu, Ankaralıların akın ettiği küçük bir ilçe. Turistik sayılmaz. Kordon adını koydukları bir kıyı şeridi var, İzmirimsi bir yürüyüş yolu. Ancak beklentiniz fazla olmasın. Yürü ve dön. Yine de keyifliydi. Çünkü beklentimiz fazla değildi. Değişiklik oldu, denize girmiş olduk. İlk gün deniz kum yağmur, ikinci gün deniz kum güneş... Sahillere gelince Kale Plajı var, aynı zamanda milli park. Arabaları park ettiğimizde ilk karşılaştığımız manzara çok güzeldi; kayalıkların altında bir plaj... Aman ne güzel derken oranın kadınlar plajı olduğunu öğrendik. Dalgalar kayalara vuruyor, kuşlar kayalıklarda, harika bir manzara...





Bu manzaralardan sonra varmak istediğimiz yere doğru yürümeye başladık.  Güzel bir ormanın içinde bulduk kendimizi. Deniz manzarası güzeldi.


Piknik alanı olarak da kullanılıyor bu ormanlık bölüm. Ortam ve manzara güzel. Kafeterya ve WC gibi bir şeyler vardı. Bir de dilek kuyusu. Ona hiç anlam veremedim. Bu bölümde biraz oturup plaja doğru baktık. Baktığımız yerse çok dik merdivenleri olan aşırı yeşillik bir seyir yeri. Manzaramız...


Sonradan bu güzel seyirli ve mavi bayraklı plaja indik. Buraya iki iniş var. Birincisi az önce bahsettiğim dik merdivenler ikincisi de park yerine doğru geri dönüp gireceğiniz daha az dik olan bir yol. İkinci seçeneği kullanıp aşağı indik. Deniz ıpılık. Yerler yosunsuz ve ufaktan taşlı. Ama gelgelelim suyun yüzeyi küçücük yosunlarla dolu. Bu canımızı sıktı ama eğlenmemizi engelleyemedi. Burada yüzdük ve birkaç saat sonra yağmur atıştırmaya başladı. Yağmur çok keyifliydi. Saat 1'e doğru geliyordu ki kalacağımız yerin hazır olduğunu öğrenip Akçakoca'nın merkezine döndük. Yerleştik, kaldığımız ev de keyifliydi; bahçesi, balkonu... Tekrar hazırlanıp Fakıllı mağarasına gittik. İşte burası kesinlikle gitmelik. Bir vadiden aşağı doğru yürüyerek mağaraya ulaşıyorsunuz. Vadinin girişindeyse iki büyük ağaçta kocaman halatlı salıncaklar var. Her birimiz sallanıp eğlendik, güzel fotolar çekindik. Mağara ise git git bitmiyor. Biraz fobik bir insan olarak mağarada tedirgin oldum. Ne zaman bitecek deyip dururken çıkışa geldik. Güzel sarkıtlar dikitler, akan sular vs. Güzel bir mağara; ürkütücü...

Ertesi gün yeni bir plaj arayışına girdik. Ereğli yoluna doğru giderken sol taraf uçsuz bucaksız sahil. Kumluk... Kamp alanı, ahşap evler, çay bahçeleri var. Çok açık bir deniz olduğu için ürktüm(önceki gibi koy değil). Kısa bir deniz keyfinin ardından atıştırmalar, sohbetler... Ne yazık ki içimizdeki erkekler mayolarına takılan kurtçuklarla uğraştılar. Denizde kurtlar varmış. Mayolara yapışıp rahatsız ettiler. Geldiğimizde "oh Ankara'ya 3 saate deniz varmış" laflarımızın yerini, "burada daha denize girmem" lafları aldı.

Saat 3 gibi Ankara'ya doğru yola çıktık. Yolumuzun üstünde olan Bolu'da Gölcük'e uğradık. Piknik yaptık. Bayram tabi; çok kalabalıktı. Bu arada Gölcük Abant'ı kat kat katlar. Abantçılardansanız Gölcük'ü de denemenizi öneririm. Göle döndüğümde güneş tam karşımda kaldığı için gölü pek çekemedim. Gölcükten kareler...











Son olarak, şu manzaralarla da karşılaşmasaydık iyiydi. Resimleri koymak istemezdim ancak belki birileri utanır diyorum... Sonuçta giriş ücretli. Her gün yüzlerce belki bine yakın insan geliyor. Bir  görevli tutmak, gün içinde parkın etrafında dolaştırıp temizlik yaptırmak çok mu zor?


Evet, son olarak  geçmiş bayramınız kutlu olsun... Umarım sizlerin tatili de renkli geçmiştir. Benim bayram tatilimden bu kadar. :)

19 Ağustos 2012 Pazar 0 yorum

Dekoratif Takı Askıları

Takı askıları yalnızca cici cici tuvaletler, elbiseler giydirilmiş mankenlerden ibaret değil. Kelebek severler veya yaratıcılıktan hoşlananlar için güzel örnekler var. Aslında kumaş sardığınız bir strafor parçasını ağırlaştırdıktan sonra üzerine batıracağınız dallarla da güzel bir takı askısı yapabilirsiniz. Evet evet, bunu yakında deneyeceğim... Vee Betty Boop severlere de cici ve şık bir takı askısı...